■ Bu kadar komik olmayı nasıl başarıyorsun? Gerçekten neredeyse on kelimenden yedisine gülüyorum.
● Sen bir de içimi bilsen diyerek gizemli, tuhaf bir tavır takınmak isterdim ama boş verelim bunları yahu. Komik miyim? Belki de! Bir ağacın yapraklarında oradan buraya giden zavallı bir tırtıl da olabilirdik değil mi? Düşünsene ömrün boyunca etobursun! Zorunlu vejetaryen! Hiçbir zaman İskender yiyemeyeceksin! Bir tırtıl olmadığıma ve dünyada bir insan olarak bulunmanın lüksüne varıyorum. Bu neşeli olmam için yeterli sebep. Neşeli olmak gülümsemektir ve gülümsemek için komedi gerekir. Etrafımdaki tipler (Mert’ten önce Yaso da böyleydi ama bu aramızda kalsın) kronik kabız olmuş gibi suratları asık. Ben bu olamam, Let’s party!
■ Bu zamana kadar kimseyle çıkmamayı nasıl başardın?
● Yükseklik fobim var gibi bir iğrenç bir espri yapmak istemem ama sanırım erkeklerle ilgili bilinçaltımda kalan bir fobi var. Altı yaşında çamurdan kazıdığım solucanı küçük bir dal parçasına takıp mahallenin erkeklerinden Emre’yi korkuttuğumdan beri çıkma eylemi için doğru kişiyi beklemeye karar verdim. Yani solucanlardan korkmayan korkusuz kahramanları! Belki de kimseyle çıkmamam Annemin yan etkisidir. O “evlen” dedikçe ben bölünerek çoğalan bir canlıya evrilir gibi erkeklerden uzak durmuş olabilirim. Bilinçaltıma inebilirsiniz ama ortalık biraz dağınık.
■ Tuna Üstüner gibi bir kasıntıya âşık oldun? Seni terslerken falan mı?
Ona âşık olmak kaçınılmaz bir şey. Üzerine bir sel gelirken nasıl kaçabilirsin? Ya da anne terliği… Kıçına isabet etmemesi gibi bir seçenek yok. Şöyle bir soru düşünelim.
Tuna Üstüner’e aşık olmamak için ne yapılabilir?
A) Ondan daha iyisini bul (Bu mümkün mü?)
B) Gözlerini kapat ve onu görmezden gel (masanın üstünde en sevdiğin pasta ver. Onu nasıl görmezden gelebilirsin!)
C) Immm. Şey… Bence şıkları uzatmanın anlamı yok. Tuna’ya âşık olmamak demek hormonlarına ihanet etmek demek. Ona âşık olmamak en güçlü işkencelere direnebilmek demek. Henüz bunu başarabilen bir teknoloji üretilmedi.
Cevap C!
Tuna Üstüner’e aşık olmamak için ne yapılabilir?
A) Ondan daha iyisini bul (Bu mümkün mü?)
B) Gözlerini kapat ve onu görmezden gel (masanın üstünde en sevdiğin pasta ver. Onu nasıl görmezden gelebilirsin!)
C) Immm. Şey… Bence şıkları uzatmanın anlamı yok. Tuna’ya âşık olmamak demek hormonlarına ihanet etmek demek. Ona âşık olmamak en güçlü işkencelere direnebilmek demek. Henüz bunu başarabilen bir teknoloji üretilmedi.
Cevap C!
● Tuna'ya hakaret edecek cesareti nereden buldun? O ki çok yakışıklı yani insan etse etse iltifat eder?
■ Hey bir dakika… Çok mu yakışıklı? Pardon ama bundan sana ne? Patenti bana ait olan bir keşif üzerine konuşurken bence biraz daha dikkatli olman gerekiyor! Dikkat Kamu Spotu: Tuna Üstüner sadece ve sadece Deniz Üstüner’e aittir. Bu aitlik yasalarca koruma altındadır. Soruya dönecek olursam Tuna’ya hakaretler konusu şöyle ki; onlar hakaret değil. Sadece bir karşılıktı. O bana bir pinpon topu attı ve ben de karşılık verdim. Sonunda maçı ben kazandın. Guinness Rekorlar kitabına girebilmiş uzunlukta bir dilim var. Kimse benimle yarışamaz! (Dil konusu şakaydı! Dilimi ölçmedim ama anneme göre buradan Erzurum’a kadar uzarmış)
● Yasemine bir keresinde çaydanlık gibi fokurdama demişsin. Çok güldüm, alemsin ya nasıl aklına geldi?
■ Bir gün bir çaydanlık gördüm ve hayatım değişti. Hey dostum, burada durup gerçekten bir çaydanlıktan mı bahsedeceğiz? Kocamı özledim ve istediğim son şey Çaydanlık dünyası hakkında bir brifing vermek!
● Belgin Hanım geçen gün seninle tanıştığı ilk günleri anlattı kız Allah iyiliğini versin sen az değilsin!
■ Kirpi bir tehlike görünce gerginleşir ve dikenlerini batırmaya meyilli olur. Belgin Halamı görünce içimdeki kirpinin dikenleri bileniyordu adeta. Çünkü beni avlamaya çalışan bir avcıydı. Sonuna ben avladım. Tuna’yı! (burada Deniz sinsice güler)
● Erzurum'da büyümüş Ankara’ya kıyasla apayrı bir kültürden gelmiş birisin neden ailenin yanından kalkıp teee Ankara'lara geldin? Hadi okumak için geldin tamam niye geri dönmedin de oralarda sefalet çektin?
■ “Hiç kimse başarı merdivenini elleri ceplerinde tırmanmamıştır.” der sevdiğim bir özlü sözde. Tuna Üstüner’i elde etmek için yürüdüğüm yollara katlanmam gerekiyordu. Bu benim bazen sefaletim bazen öfkeme neden oldu ama bilirsiniz: bedel ödenmeden başarı gelmez. Hem düşünsene Erzurum’da kalıyorum ve annemin bulduğu Nezaket Hanımın oğluyla evleniyorum. Nezaketin oğlu 657’ye tabii bir devlet memuru. Her gün altıda eve geliyor. Her gün benim yap(ama)tığım yanık ve yağlı yemeği yiyor, çenemden çekiyor, on yıl sonunda kelleşiyor, benim gibi biriyle evlendiği için lanetler yağdırıyor ve başka kadınlara bakıyor. Ben bir gün telefonunda kayıtlı Hikmet Abi’nin aslında bir kadın olduğunu öğreniyorum ve elime aldığım testereyle adamdan yapboz yapıyorum! Ama neyse ki bunların yaşandığı paralel evren gerçek değil. Çünkü gerçekten ben Tuna Üstüner’le evliyim. Seviyorum, seviliyorum ve ondan her şeye bayılıyorum!
● Annen ve sen aslında birbirinize çok benziyorsunuz neden anlaşamıyorsunuz anlam veremedim neden ki?
■ Dilsiz, kör ve sağır biri olsaydım annemle hakikaten iyi anlaşırdım. Çünkü Seniha Akın egemenlik kayıtsız şartsız kendisinde olsun ister. Ve ben de bunu isterim. Bu yüzden annemle anlaşabildiğim tek zaman ve tek koşul elimde nikâh defterimle onun karşısına çıkmam. Malum: Annemin tek takıntısı benim evlenmemiş olmamdı. Ona kalsa ben evlenmediğim için Ortadoğu bir batağa dönmüştü. Ben evlenmediğim için 11 Eylül düzenlenmiş, ben evlenmediğim için Birinci Dünya Savaşı çıkmıştı. Neyse ki üçüncü dünya savaşı ben Tuna ile evlenince gerçekleşme ihtimalini de kaybetmişti.
● Bana göre Tuna sana yeri geldi prenses gibi de davrandı, yeri geldi çok büyük haksızlıklar da yaparak kötü davrandı. Neden sürekli yutuyorsun bunları? Biraz süründürmeni isterdim ben -.-
■ Dünyanın en büyük mazoşisti olmadığım için ona kıyamadım. Çünkü ondan uzak kaldığım her an benim boynumdaki ilmek sıklaşıyordu. Bazen bir şeylere katlanmak ona karşı koymaktan daha kolaydır. Bazen birini sevmek, ondan gelen her şeyi güzel bulmaktır. Kalbinizin ufalandığını hissetseniz bile onunla olmayı ondan ayrılmaya tercih etmektir. Üstelik o kadar haklıydı ki… Her neyse… Üzerine üç metre kalınlığında beton döktüğüm kötü anılarımı kurcalamayı hiç istemiyorum. Bana kötü günleri hatırlatacak her şeyi çöpe attım. Benimle bu röportajı yapıp bu soruları soran seni çöpe atamayabilirim ama Umut’un tükürük bombardımanına maruz bırakabilirim. Şimdi ya bu konuyu kapatırsın ya da tüküffffflere katlanırsın dostum!
● Evlilik hayatı nasıl gidiyor peki?
■ Evlilik dolu dizgin gidiyor. Bir şeye vitrin ardından bakıp iç çekmek yerine ona sahip olmanın tarifsiz hazzını duyuyorum. Oğlumuzla, aşkımızla, yaşadığımız mutlulukla kendimi dünyanın en güçlü kişisi gibi hissediyorum. Ufolarla saldırı yapılsa sanki tek başıma insanlığı kurtarabilirim. Evlilik gaza getiriyor beni. Ve oğlumu da! Umut’un gazını çıkarmak Bakü Ceyhan Boru hattından ülkeye doğal gazı sokmaktan daha zordu. Ancak seyredilesi o kadar güzel manzaralar çıkarıyordu ki ortaya, oğlumun bir kokarca olup hiç bitmeyecekmiş gibi gaz rezervinin olmasına bile seviniyordum. Çünkü benim Kurumsal Aşkım, Hayatımın Uranüslüsü, Umut henüz minicik bir bebekken onu omzuna atıp gazını çıkarıyordu. Bu dünyanın en güzel görüntüsüydü. Üzerinde vücuduna yapışan bir tişört, kol kasları ölümcül bir halde açığa çıkarken, altındaki siyah eşofmanı ve mükemmel atletik yapısıyla (burası fazla mı sıcak oldu birden, pencereyi açabilir miyiz?) ona tamamen zıt, küçücük bir bebek taşıması masalsıydı. Oğlumuz o güçlü omzunda küçük ve muhtaç bir varlıktı. O minicik sırtının tümünü kaplayan babasının eliyle gazını çıkarıp rahatça altını doldururken hayatımın güzelliğine şükrediyordum. Görüyorsunuz ya; bazen boktan işler bile insanı mutlu edebiliyor.
Ve işte bizim bu masalsı, rüyamsı halimiz devam ediyor. Dünyanın tümünden uzakta bir masal yaşıyoruz. Pabucumun ajanı masalı… Bu masal hiç bitmeyecek.
Ve işte bizim bu masalsı, rüyamsı halimiz devam ediyor. Dünyanın tümünden uzakta bir masal yaşıyoruz. Pabucumun ajanı masalı… Bu masal hiç bitmeyecek.
☆ Denizi susturabilene aşk olsun der onu tek geçerim hani! Kıza izin versem roman yazacaktı şuncacık sorulara :P
Evet efenim röportajımızı nasıl buldunuz? Deniz ile konuşan ilk insan olarak tarihe adımı büyük harflerle yazmış gibi hissediyorum :P siz neler hissettiniz okurken? :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder