14. KCBT : Yeni Dünya ( Bir Eve romanı ) | Anna Carey [ Okumak İçin Sekiz Neden ]
By kitap sarayi - 05:58
Aslında sadece beş neden yazacaktım ama sekiz oluverdi bu 😂
Eve'i Okumak İçin Sekiz Neden?
- Ilk defa distopya türünde okuyacaklar için harika bir seçim.
- Farklı alemlere tek yön gidiş bileti kesip bir daha geri dönmeyi düşünmeyenler için
- İçinde aşk olmayan kitap bizim değildir diyorsan
- Aksiyonu iliklerine kadar hissetmek istiyorsan
- Okuduğun kitabın bir parçası olmayı, kitabın bir karakteri gibi hissetmek istiyorsan
Eve harika bir seçim .
- Okurken biran ara verip uzaklara dalıp kitabı düşünüyorsan
- Kitabı okurken film izliyor gibi hissetmeliyim diyorsan
Eve tam sana göre.
Şu mimleme olayını görüyordum ama mimlenmem diye düşünürken şu tufana ben de yakalanıverdim sayın seyirciler 😜 beni mimleyen Romantik Optik'e teşekkür ederim. Ben de kalbi kitapla atan çocuk, mavi kalem ve büyülü ayracı mimliyorum! Nihaha yaşasın kötülük! 😄
Ne sıklıkla kitap okuyorsunuz?
Bulduğum her ara. Bunun istediğim her an olarak değişmesini istiyorum tabii �
En sevdiğiniz yazarlar?
Julianne McLean, Jamie McGuire.
En beğendiğin kitaplar?
Derin Sularla Şeytan Arasında, Cennetin Rengi, Umut Bıçağı, Her Şey Bitti Derken.
Yerli / Yabancı hangi yazarların kitaplarını tercih edersin?
Eskiden böyle bir şey yapıyordum yani Türk yazarlara karşı bir önyargım vardı fakat artık öyle bir şey yapmıyorum. Okuyacağım kitapları konularına göre seçiyorum.
Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi?
Bela serisi ( Tatlı Bela, Ayaklı Bela )
Daha çok hangi tarz okumaktan hoşlanırsın?
Fantastik okumaktan hoşlanıyorum. Az da olsa yaşadığımız dünyanın sıkıntılarından uzaklaşmayı seviyorum.
En son hangi kitabı okudun?
Aşka Var Mısın? | Natasha Boyd
Şu ara hangi kitabı okuyorsunuz?
Yeni Dünya ( Bir Eve romanı ) | Anna Carey
Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Sence yeterli mi?
Bir sürü kitap blogunun olmasına rağmen kitap bloglarının yeteri ilgiyi görmediğini düşünüyorum. Insanlar sevdiği takip ettiği bloglardan haberdar olmalı mail alsalar bu sorun kolaylıkla çözülür aslında. Kitap blogları yeterli bilmiyorum ama insanların blogları pek takip etmediğini görünce üzülmemek elde değil.
1) Yeni Dünya ( Bir Eve romanı ) | Anna Carey
Yeni çıkan kitaplar arasında olan EVE, ön satışa girdiğinden beri dikkatimi cezbeden bir kitaptı. Blog Turunu kaptığımız için çok mutluyuz 😄
2) Keşke Senden Nefret Edebilseydim | Lucy Christopher
3) Kaplan Laneti | Colleen Houck
Kaplan Laneti kitabımı ileriki günlerde raflarda yerini almaya başlayacak. Tarih tam olarak belli değil daha... Bir hafta sonra olabilir bu bir ay da olabilir...
Her an her şey olabilir 😌
Turunun Canavarlarda olduğunu biliyor muydunuz?
Her an her şey olabilir 😌
Turunun Canavarlarda olduğunu biliyor muydunuz?
4) Hiçliğin Kıyısında | J. A. Redmerski
Hiçliğin Kıyısında, Eylül ayında Ephesus Yayınları etiketiyle çıkıyor. Bu haberi duyduğumda o kadar çok sevindim ki anlatamam. Uzun süredir çıkmasını beklediğim bir kitaptı. 😢
5) The HUNDRED | Kass Morgan
6) Çirkin Güzel | Aslıhan Akagöz
Aşağıdaki 2 kitabın turunu aynı gün aldığımız için sevinçten çıldırdığımızı söylemeye gerek yoktur sanırım 😁
1) Yeni Dünya ( Bir Eve romanı ) | Anna Carey
27 Eylül - 2 Eylül arası EVE turumuz başlıyor!
Kitap Hakkında
Kitabın Orjinal Adı : All The Truth That's in Me
Yazarı : Julie Berry
Türkçe Editasyonu : Bir Sır Saklı İçimde
Yayınevi : Dex
Tür : Dram, Aşk
Baya bir ödül alan kitabımız bir sır saklı içimde okuyan neredeyse herkes tarafından beğenilince ben de merak etmiştim bu kitabı yeni bitirmedim ancak biraz oluyor bitireli belki bir ay bir buçuk ay kadar. Baya bir umutla bir kitaba başlamanın hep yanlış olduğunu çoğu kişi gibi ben de vurgulamama rağmen insan kendine karşı koyamıyor ve çoğu zaman bu hatayı yapıyor.
Genel olarak kitabı düşündüğümde bazı kısımlarda sıkıldığımı ve atladığımı hatırlıyorum ama buna rağmen iyi bur kitaptı konusu itibariyle insanı sürekli merakta bırakan, sürekli düşündüren bir roman oldu benim için bu iyi bir şey bu özelliğini sevdim. Yaşanan her şeyin bir güzel bir şekilde sonuçlanmasını kısacası mutlu sonları hep sevmişimdir biraz da aslında kitabı beğenip beğenmemizi kararlaştıran kısım sonlar olduğu için belki de böyledir?
Kısacası sevdim! Benim için mükemmel olmasa da okunabilecek ve suratınızda bir gülümseme ile bitirebileceğiniz bir kitaptı. 😊
Puanlama : 5 / 3
Kitap Hakkında
Kitabın Orjinal Adı : The Sea Of Tranquility
Yazarı : Kadja Millay
Türkçe Editasyonu : Her Şey Bitti Derken
Yayınevi : Neo Kitap
Yayınevi : Neo Kitap
Tür : Aşk, Dram, Gizem
Goodreads Puanı : 4.45
Spoilersız Yorum
Ağustos başında okumaya başladığım kitabım, tatil kitabım oluverdi. Ve tahmin ettiğiniz ve çoğumuzun yaşadığı, bildiği üzre tatile giden kitap vahimiyeti vardır. O kitabın başına mutlaka bir şeyler gelir. Geldi de...
Ne mi oldu?
Hadi başlayayım o zaman anlatmaya; kitabın kenarları azıcık kırıştı ( ee o kadar çantaya koy çantadan çıkar durumu olsa tabii ki kırışır kitaba da hak veriyorum ). Sonra tatil yeri malum çok sıcak kitapta zavallım benimle birlikte pişti resmen ( Bir ara kitabın da bronzlaşmasını beklemedim değil ). Sonracığıma insanlar birden denize mi atlamadılar? Atladılar. Ne kadar çok sinir olduğumu anlatamam bile size. Kitaba su gelmesin aman aman derken o tatil nasıl tatildi anlamadım. Bir ara pankart açacak duruma gelebilirdim su sıçratmayın gibisinden. Tatilden dün sabah döndük ve kitabım da bu işgenceden kurtuldu. Sağ salim diğer kitapgillerin yanına ulaştığı için mutludur umarım. Tatilde kitapcağızım ile cici bicili fotoğraflar çektim, çok bi severek ve beklentiyle okudum.
Ve pişman olmadım.
Az rastlanan bir durum bu benim için; Kitaptan bir şeyler beklemek ve o beklentinin karşılanmasını görmek beni mutlu etti. Güzel bir olay örgüsü, iyi bir gidişat, beni sıkmayan bir hikâye okudum. Tam beklediğim gibiydi diyemem çünkü nasıl bir şey beklediğimi ben de bilmiyordum sadece iyi bir şeyler bekliyordum, oldukça iyi bir şeyler. Kitabı okumadan önce Goodreads puanına önem verdiğim ve benden önce okuyanların görüşlerine değer verdiğimi az çok her yorumda dile getirmişimdir. Çok iyi puan alan bir kitap olduğunu daha basılmadan Goodreads'te aldığı puanlarla, yayınlanan alıntılarla anlamıştım. Çıkmasını beklerken de çıktığı ilk gündeki heyecanlı bekleyişi de hatırlıyorum da iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu.
Genelde ne zaman bir kitaba beklenti ile başlasam hep beni hayal kırıklığına uğratırdı ben de yazardım hep bir daha uyapmayacağım bunu diye. Laf işte öyle bir şey mümkün olmuyor insan meraklanınca bir beklenti içine düşüveriyor sonra gerisi malum dediğim olay sevdiysem kitabı ( ki bu çok ender başıma geldi ) iyi ki okudum diyorum, mutlu oluyorum, alıp bağrıma basıyorum kitabımı. Ama yok eğer sevmediysem, kitap beni hayal kırıklığına uğrattıysa beni tutabilene aşk olsun, iyice sinir olup üzülüyor insan.
Bir de bu aralar şu durumla karşılaşıyorum sürekli ne hikmettir anlamış değilim, şu aralar ben hangi kitabı okusam bir bakmışım bir kaç kişi de benimle aynı kitabı okuyor. Gerçekten çok şaşırıyorum bu beklenmedik duruma ama hoşuma gitmiyor değil hemen kitapla ilgili konuşacak birini bulmuş oluyorsun çok pratik oluyor :D
Ne mi oldu?
Hadi başlayayım o zaman anlatmaya; kitabın kenarları azıcık kırıştı ( ee o kadar çantaya koy çantadan çıkar durumu olsa tabii ki kırışır kitaba da hak veriyorum ). Sonra tatil yeri malum çok sıcak kitapta zavallım benimle birlikte pişti resmen ( Bir ara kitabın da bronzlaşmasını beklemedim değil ). Sonracığıma insanlar birden denize mi atlamadılar? Atladılar. Ne kadar çok sinir olduğumu anlatamam bile size. Kitaba su gelmesin aman aman derken o tatil nasıl tatildi anlamadım. Bir ara pankart açacak duruma gelebilirdim su sıçratmayın gibisinden. Tatilden dün sabah döndük ve kitabım da bu işgenceden kurtuldu. Sağ salim diğer kitapgillerin yanına ulaştığı için mutludur umarım. Tatilde kitapcağızım ile cici bicili fotoğraflar çektim, çok bi severek ve beklentiyle okudum.
Ve pişman olmadım.
Az rastlanan bir durum bu benim için; Kitaptan bir şeyler beklemek ve o beklentinin karşılanmasını görmek beni mutlu etti. Güzel bir olay örgüsü, iyi bir gidişat, beni sıkmayan bir hikâye okudum. Tam beklediğim gibiydi diyemem çünkü nasıl bir şey beklediğimi ben de bilmiyordum sadece iyi bir şeyler bekliyordum, oldukça iyi bir şeyler. Kitabı okumadan önce Goodreads puanına önem verdiğim ve benden önce okuyanların görüşlerine değer verdiğimi az çok her yorumda dile getirmişimdir. Çok iyi puan alan bir kitap olduğunu daha basılmadan Goodreads'te aldığı puanlarla, yayınlanan alıntılarla anlamıştım. Çıkmasını beklerken de çıktığı ilk gündeki heyecanlı bekleyişi de hatırlıyorum da iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu.
Genelde ne zaman bir kitaba beklenti ile başlasam hep beni hayal kırıklığına uğratırdı ben de yazardım hep bir daha uyapmayacağım bunu diye. Laf işte öyle bir şey mümkün olmuyor insan meraklanınca bir beklenti içine düşüveriyor sonra gerisi malum dediğim olay sevdiysem kitabı ( ki bu çok ender başıma geldi ) iyi ki okudum diyorum, mutlu oluyorum, alıp bağrıma basıyorum kitabımı. Ama yok eğer sevmediysem, kitap beni hayal kırıklığına uğrattıysa beni tutabilene aşk olsun, iyice sinir olup üzülüyor insan.
Bir de bu aralar şu durumla karşılaşıyorum sürekli ne hikmettir anlamış değilim, şu aralar ben hangi kitabı okusam bir bakmışım bir kaç kişi de benimle aynı kitabı okuyor. Gerçekten çok şaşırıyorum bu beklenmedik duruma ama hoşuma gitmiyor değil hemen kitapla ilgili konuşacak birini bulmuş oluyorsun çok pratik oluyor :D
İlk zamanlar Nastya'nın ne zaman konuşacağını merak ediyordum sonra kim ile konuşacağını sonra başka biri ile de konuşur mu? Sonra bir planı olduğunu farkettim pekii bu plan neydi?
Onu bu hale getiren katilini bulmak istediğini biliyorduk kitap bu şekilde başlıyordu ama asıl merak ettiğim şey olayın üstünden 3 yıl geçmesine, onu bulması için elinde hiç bir bilgi kırıntısı olmamasına rağmen sadece onu bulup kendi elleriyle cezasını vermek istiyor. Pekii bu üç yıl boyunca bu umuda tutunarak yaşıyorken hiç mi normal bir hayat kurmak istemedi kendine diye düşünmemek elde değil çünkü normal yaşam istiyor, hayatının her ne kadar normal olmadığının farkında olsa da bunun özlemini çekiyor içten içe, eski günlerini özlüyor ama ne yazık ki o günlere dönmesinin imkânsız olduğunu da biliyor. Onun yerinde olmayan birinin de onu anlaması çok güç olduğu kitapta anlatılan Nastya karakteri gibi birinin normal olmasını beklemek de yanlış olur sanırım çünkü o kendine hayata tutunmak için bir sebep veriyor ve ne kadar farkında olmadan da olsa sıradan bir hayata doğru adımlar atmaya başlıyor aslında.
Onu bu hale getiren katilini bulmak istediğini biliyorduk kitap bu şekilde başlıyordu ama asıl merak ettiğim şey olayın üstünden 3 yıl geçmesine, onu bulması için elinde hiç bir bilgi kırıntısı olmamasına rağmen sadece onu bulup kendi elleriyle cezasını vermek istiyor. Pekii bu üç yıl boyunca bu umuda tutunarak yaşıyorken hiç mi normal bir hayat kurmak istemedi kendine diye düşünmemek elde değil çünkü normal yaşam istiyor, hayatının her ne kadar normal olmadığının farkında olsa da bunun özlemini çekiyor içten içe, eski günlerini özlüyor ama ne yazık ki o günlere dönmesinin imkânsız olduğunu da biliyor. Onun yerinde olmayan birinin de onu anlaması çok güç olduğu kitapta anlatılan Nastya karakteri gibi birinin normal olmasını beklemek de yanlış olur sanırım çünkü o kendine hayata tutunmak için bir sebep veriyor ve ne kadar farkında olmadan da olsa sıradan bir hayata doğru adımlar atmaya başlıyor aslında.
Kitabı bitirmeye yakın oturup türünü düşündüm de dram, trajedi deseniz var. Aşk deseniz var, gizem deseniz var.
Yok yok bu kitapta.
Yok yok bu kitapta.
Nedendir bilmem ama en sevdiğim karakter Clay oldu :) En nefret ettiğim ise tabii ki Adrian idi. Her kitapta biraz dram vardır belki ama böylesini de ilk defa okudum sanırım. ( bunun pek dram türündeki kitapları okumayışım ile ilgisi olabilir ) Bu çocuğun yaptığı şeyler... İnsanın aklı mantığı kabul etmiyor etmemeli de! Özür diledi ya Emilia'den ben onun yerine çıldırdım kızın hayatını kaydırdıktan sonra bir özür ile kurtulamazdı bu işin içinden. Ama en kötüsü de ne biliyor musunuz hani benim kabul edemediğim en azından Adrian bunca şeyi yaptıktan sonra ailesi onu ele vermiyor ve yardım ediyorlar iyileşmesi için o çocuk kendini affediyor tüm yaptıklarına rağmen normal bir yaşantısı kuruyor, resim yeteneğini geliştiriyor, artık yarınına bakıyor ama Emilia bunları yapamıyor...
Ne acı.
Josh’a gelecek olursam onun o takıldığı kız arkadaşından nefret ettim nefret 😡 Her taraftan en olmadık zamanlarda çıkıveriyor o anı öyle güzel bozuyor li insan yok artık diyor olamaz bu kadarı da ama oluyor en olmadık zamanda Josh’a geliyor ve Josh onu hep kabul ediyor 😑 Neden Josh? Bu tavırlarına ne kadar uyuz olduğumu biliyor musun Josh? Hani o senin Günışığındı Josh?!
Uyuz Josh, sinir Josh.
Ama en sonunda da kızı kapan Josh.
Şanslı Josh!
Ne acı.
Josh’a gelecek olursam onun o takıldığı kız arkadaşından nefret ettim nefret 😡 Her taraftan en olmadık zamanlarda çıkıveriyor o anı öyle güzel bozuyor li insan yok artık diyor olamaz bu kadarı da ama oluyor en olmadık zamanda Josh’a geliyor ve Josh onu hep kabul ediyor 😑 Neden Josh? Bu tavırlarına ne kadar uyuz olduğumu biliyor musun Josh? Hani o senin Günışığındı Josh?!
Uyuz Josh, sinir Josh.
Ama en sonunda da kızı kapan Josh.
Şanslı Josh!
Josh'ın da yazık diyebileceğimiz bir hikâyesi var fakat yukarıda saydığım tüm şeylere rağmen Josh sevmediğim bir karakter değildi. O ikisinin birlikte olması gerektiğini başından beri istiyordum. Emilia ve Josh birbirinin halinden anlayabilecek insanlar olduğu için belki başta böyle düşünüyordum ama sonra anladım ki bu ikisi gerçekten birbirini seviyor ( her ne kadar Emilia öyle demese de bir süre ).
Nastya ile Josh’ın çok güzel bir birlikteliği vardı taa ki Günışığı bunu bozana kadar neden bunu yaptığını anlamak istemiyorum bile 😩 gerçi sonradan çok pişman oldu ikisi de ya neyse biz sonuca bakalım mutlu oldular mı? Oldular. 😊
Nastya'nın giydiği kıyafetler, tuvalette saklanması, Josh'ın bir güç kalkanının olması, insanların onları görmezden gelmeleri, başta bana tuhaf geliyordu. Sonra sayfalar ilerledikçe bu tip şeyleri sorun etmemeyi öğrendim ve asıl konuya odaklandım; Günışığının neler sakladığına...
Olaylar benim istediğim gibi hızlı çözülmedi ama beklediğim gibi oldu beklediğim yerde Adrian çıkıverdi. Ve herkes her şeyi öğrendi. Müneccim miyim neyim 😂 Ve teşekkür kısmını benim gibi okuyan var mıdır bilmiyorum ama o kısımda kitap blogcularına dair bir şey görünce çok mutlu oluyorum o yazarlar gönlümün baş köşesine oturuveriyorlar. Teşekkürler Kadja! şey bittikten sonra yani Emilia'nin tekrar herkesle konuşmasına çok sevindim çünkü hep aklında kelimelerin oluşunun ve cevap vermediği için de buna dayanamayacak seviyeye geldiğinden bahsediyordu. Sonra artık o siyah giysilerini giymeyeceği için sevindim aslında kitabı okuyanlar olarak eskiye yani eski hayatına, huzuruna kavuşmayı seçip, kendinden nefret etmeyi bırakmasına sevindik çünkü onun mutlu sonu buydu. Böyle olmalıydı.
Kitabı çok sevdiğimi daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ben çok sevdim. Siz de sevin! ne diyeyim? 😊 🙆
Puanlama : 5 / 5
Kitabı çok sevdiğimi daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ben çok sevdim. Siz de sevin! ne diyeyim? 😊 🙆
Puanlama : 5 / 5
Kitap Hakkında
Kitabın Adı : Duygu
Yazarı : Işıl Parlakyıldız
Yayınevi : Müptela Yayınları
Türü : Aşk / Dram
YORUM
Duygu ile devam eden blog turumuzda daha fazla Türk yazarla tanışmış oldum. Çoğu herkes gibi ben de fazla Türk yazar okumuyorum ama özellikle şu aralar kitaplığımdaki Türk yazarların eserleri çoğalmaya başladı. Aramızdan iyi yazarların çıkması beni mutlu ediyor.
Işıl Parlakyıldız geçen yazdan beri bildiğim bir yazardı. Sanırım yazarımızın adını ilk önce yazarın basılmış olan ilk kitabı "Köle" ile duydum sonra hikaye sayfasını keşfettim. Bu yılda iyi haberlerini Müptela Yayınları'na geçmesi ile alınca Duygu'nun blog turunu yapmak istedik. İyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu çünkü genelde Türk yazarlarda hayal kırıklığı yaşıyorum ve kurguyu beğenmeme durumu oluyor bende. Bu tip şeyleri yaşamamak önemli benim için kitabı sevdim, karakterleri sevdim. Ali'm hepsinden ayrı en bi çoğundan sevdim :D ( ama kaderin cilvesine bakın ki o sadece bi kitap karakterleri ). Yazarımız Türk olunca onunla sohbet etme şansım da oldu. Aklımda gelen her şeyi sordum yazarımıza. Ee daha ne ister bir blogger değil mi? :)
Spoiler İçerir!
Hadi kitabı çekiştirelim mi? Evet kitabı okuyanlar bu yorumu okuyorsa benimle düşüncelerini paylaşmaktan çekinmesin! Bir yorum kadar uzağınızdayım :D Kitabı okurken en nefret ettiğim şey ilk başlarda Sedat'ın psikopat sevgilisiydi. Kız manyağın tekiydi, az sinir olmadım ona kitabı okurken. Hadi yine o kızın sorunları vardı diyelim pekii ya Duygu'ya ne demeli? Kendini çirkin bulması, Sedat'ı sevdiğini anlamaması vs. Insan nasıl aşık olur da anlamaz! Kitabın içine girip sen napıyorsun diye saçını başını yolasım geldi, bu ne arkadaş?! Sinir kat sayım baya arttı yani okurken Ali'm seni çirkin diye seviyor olabilir ama sen kendini bilmiyor musun yani -.-
Duygu'ya içimdekileri kustuğuma göre sıra Sedat'a gelebilir. O da kendi çapında her şeyi yoluna soktuğunu sanıyor. Ama insan bunu nasıl yapar yahu aklım almıyor sırf normal bir yaşantısı olsun diye Duygu'yu sevdiği halde başkalarıyla çıkıyor. En çok uyuz olduğum en çok katlanamadığım şeydi heralde bu. Sonunda birlikte oldunuz çoluğunuz çocuğunuz oldu, neydi o zaman bütün bunlar? Boşu boşuna acı çekmiş oldular -.-
Ben Romance okumayı seviyorum ancak kitaptaki birlikte olma sahnelerinden rahatsız oldum buna da şaşırdım çünkü bir sürü kitapta artık bunlar var ama böyle hisseden tek ben olmadığımı duyunca rahatladım. Bu kitapta tek hoşuma gitmeyen şeydi. Kitabı geri kalanını sevdim kocaman develer ile dolu bir maceraydı. Develerimizi çok sevdim öyle ki Ali'min basılmasını dört gözle bekliyor, yazarımızın wattpad hesabında da hikâyeyi takip ediyorum :D
Ve Köle'yi henüz okumadığım fakat çok duyduğum için de ileri de Müptela Yayınları'ndan çıkmasını ümit ediyorum, umarım basılır.
Puan : 3 / 5
Kitap Hakkında
Kitabın Adı : Duygu
Yazarı: Işıl Parlakyıldız
Yayınevi : Müptela Yayınları
Türü : Aşk / Dram
Kitap Tanıtımı
Anne sıcaklığı, baba emniyeti olmayan bir dünyada ayakta kalmaya çalışan kırılganlık abidesiydi Duygu. Üç yoldaşı vardı onu taşıyan. “Develerim” derdi onlara. O develer ki İstanbul’un en arızalı tipleriydi. Her ne kadar bela makinesi olsalar da Duygu için tek bir gerçek vardı;
“Bekir candı, Ali kandı, Sedat aşktı.”
Ve hayat onlar için bir duadan ibaretti. İyiyim…iyiyiz… biz hep iyi oluruz.
Güçlü olmayı en zorlu yollarda öğrenmiş dev bir çınardı Sedat. Hayatta yorulmuş, aşktan çoktan vazgeçmişti.
Yüreğini ördüğü çelik duvarlar arasına saklamış acımasız bir adamdı o. Acılarla atılmış düğümlerin arasında
filiz verebilir miydi aşk? Meleği şeytana döndürüp, şeytanın ruhunu ele geçirebilir miydi aşk?
♡♡♡
Duygu turumuz geldi çattı, hatta başlamış bile olabilir! Ama ben hala inanamıyorum. Kitabı sevdiğim için övgüler içeren yorumumu ayın 5'inde okuyabileceksiniz 😙
♡♡♡
Duygu turumuz geldi çattı, hatta başlamış bile olabilir! Ama ben hala inanamıyorum. Kitabı sevdiğim için övgüler içeren yorumumu ayın 5'inde okuyabileceksiniz 😙