Kitap Hakkında
Kitabın Orjinal Adı : The Sea Of Tranquility
Yazarı : Kadja Millay
Türkçe Editasyonu : Her Şey Bitti Derken
Yayınevi : Neo Kitap
Yayınevi : Neo Kitap
Tür : Aşk, Dram, Gizem
Goodreads Puanı : 4.45
Spoilersız Yorum
Ağustos başında okumaya başladığım kitabım, tatil kitabım oluverdi. Ve tahmin ettiğiniz ve çoğumuzun yaşadığı, bildiği üzre tatile giden kitap vahimiyeti vardır. O kitabın başına mutlaka bir şeyler gelir. Geldi de...
Ne mi oldu?
Hadi başlayayım o zaman anlatmaya; kitabın kenarları azıcık kırıştı ( ee o kadar çantaya koy çantadan çıkar durumu olsa tabii ki kırışır kitaba da hak veriyorum ). Sonra tatil yeri malum çok sıcak kitapta zavallım benimle birlikte pişti resmen ( Bir ara kitabın da bronzlaşmasını beklemedim değil ). Sonracığıma insanlar birden denize mi atlamadılar? Atladılar. Ne kadar çok sinir olduğumu anlatamam bile size. Kitaba su gelmesin aman aman derken o tatil nasıl tatildi anlamadım. Bir ara pankart açacak duruma gelebilirdim su sıçratmayın gibisinden. Tatilden dün sabah döndük ve kitabım da bu işgenceden kurtuldu. Sağ salim diğer kitapgillerin yanına ulaştığı için mutludur umarım. Tatilde kitapcağızım ile cici bicili fotoğraflar çektim, çok bi severek ve beklentiyle okudum.
Ve pişman olmadım.
Az rastlanan bir durum bu benim için; Kitaptan bir şeyler beklemek ve o beklentinin karşılanmasını görmek beni mutlu etti. Güzel bir olay örgüsü, iyi bir gidişat, beni sıkmayan bir hikâye okudum. Tam beklediğim gibiydi diyemem çünkü nasıl bir şey beklediğimi ben de bilmiyordum sadece iyi bir şeyler bekliyordum, oldukça iyi bir şeyler. Kitabı okumadan önce Goodreads puanına önem verdiğim ve benden önce okuyanların görüşlerine değer verdiğimi az çok her yorumda dile getirmişimdir. Çok iyi puan alan bir kitap olduğunu daha basılmadan Goodreads'te aldığı puanlarla, yayınlanan alıntılarla anlamıştım. Çıkmasını beklerken de çıktığı ilk gündeki heyecanlı bekleyişi de hatırlıyorum da iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu.
Genelde ne zaman bir kitaba beklenti ile başlasam hep beni hayal kırıklığına uğratırdı ben de yazardım hep bir daha uyapmayacağım bunu diye. Laf işte öyle bir şey mümkün olmuyor insan meraklanınca bir beklenti içine düşüveriyor sonra gerisi malum dediğim olay sevdiysem kitabı ( ki bu çok ender başıma geldi ) iyi ki okudum diyorum, mutlu oluyorum, alıp bağrıma basıyorum kitabımı. Ama yok eğer sevmediysem, kitap beni hayal kırıklığına uğrattıysa beni tutabilene aşk olsun, iyice sinir olup üzülüyor insan.
Bir de bu aralar şu durumla karşılaşıyorum sürekli ne hikmettir anlamış değilim, şu aralar ben hangi kitabı okusam bir bakmışım bir kaç kişi de benimle aynı kitabı okuyor. Gerçekten çok şaşırıyorum bu beklenmedik duruma ama hoşuma gitmiyor değil hemen kitapla ilgili konuşacak birini bulmuş oluyorsun çok pratik oluyor :D
Ne mi oldu?
Hadi başlayayım o zaman anlatmaya; kitabın kenarları azıcık kırıştı ( ee o kadar çantaya koy çantadan çıkar durumu olsa tabii ki kırışır kitaba da hak veriyorum ). Sonra tatil yeri malum çok sıcak kitapta zavallım benimle birlikte pişti resmen ( Bir ara kitabın da bronzlaşmasını beklemedim değil ). Sonracığıma insanlar birden denize mi atlamadılar? Atladılar. Ne kadar çok sinir olduğumu anlatamam bile size. Kitaba su gelmesin aman aman derken o tatil nasıl tatildi anlamadım. Bir ara pankart açacak duruma gelebilirdim su sıçratmayın gibisinden. Tatilden dün sabah döndük ve kitabım da bu işgenceden kurtuldu. Sağ salim diğer kitapgillerin yanına ulaştığı için mutludur umarım. Tatilde kitapcağızım ile cici bicili fotoğraflar çektim, çok bi severek ve beklentiyle okudum.
Ve pişman olmadım.
Az rastlanan bir durum bu benim için; Kitaptan bir şeyler beklemek ve o beklentinin karşılanmasını görmek beni mutlu etti. Güzel bir olay örgüsü, iyi bir gidişat, beni sıkmayan bir hikâye okudum. Tam beklediğim gibiydi diyemem çünkü nasıl bir şey beklediğimi ben de bilmiyordum sadece iyi bir şeyler bekliyordum, oldukça iyi bir şeyler. Kitabı okumadan önce Goodreads puanına önem verdiğim ve benden önce okuyanların görüşlerine değer verdiğimi az çok her yorumda dile getirmişimdir. Çok iyi puan alan bir kitap olduğunu daha basılmadan Goodreads'te aldığı puanlarla, yayınlanan alıntılarla anlamıştım. Çıkmasını beklerken de çıktığı ilk gündeki heyecanlı bekleyişi de hatırlıyorum da iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu.
Genelde ne zaman bir kitaba beklenti ile başlasam hep beni hayal kırıklığına uğratırdı ben de yazardım hep bir daha uyapmayacağım bunu diye. Laf işte öyle bir şey mümkün olmuyor insan meraklanınca bir beklenti içine düşüveriyor sonra gerisi malum dediğim olay sevdiysem kitabı ( ki bu çok ender başıma geldi ) iyi ki okudum diyorum, mutlu oluyorum, alıp bağrıma basıyorum kitabımı. Ama yok eğer sevmediysem, kitap beni hayal kırıklığına uğrattıysa beni tutabilene aşk olsun, iyice sinir olup üzülüyor insan.
Bir de bu aralar şu durumla karşılaşıyorum sürekli ne hikmettir anlamış değilim, şu aralar ben hangi kitabı okusam bir bakmışım bir kaç kişi de benimle aynı kitabı okuyor. Gerçekten çok şaşırıyorum bu beklenmedik duruma ama hoşuma gitmiyor değil hemen kitapla ilgili konuşacak birini bulmuş oluyorsun çok pratik oluyor :D
İlk zamanlar Nastya'nın ne zaman konuşacağını merak ediyordum sonra kim ile konuşacağını sonra başka biri ile de konuşur mu? Sonra bir planı olduğunu farkettim pekii bu plan neydi?
Onu bu hale getiren katilini bulmak istediğini biliyorduk kitap bu şekilde başlıyordu ama asıl merak ettiğim şey olayın üstünden 3 yıl geçmesine, onu bulması için elinde hiç bir bilgi kırıntısı olmamasına rağmen sadece onu bulup kendi elleriyle cezasını vermek istiyor. Pekii bu üç yıl boyunca bu umuda tutunarak yaşıyorken hiç mi normal bir hayat kurmak istemedi kendine diye düşünmemek elde değil çünkü normal yaşam istiyor, hayatının her ne kadar normal olmadığının farkında olsa da bunun özlemini çekiyor içten içe, eski günlerini özlüyor ama ne yazık ki o günlere dönmesinin imkânsız olduğunu da biliyor. Onun yerinde olmayan birinin de onu anlaması çok güç olduğu kitapta anlatılan Nastya karakteri gibi birinin normal olmasını beklemek de yanlış olur sanırım çünkü o kendine hayata tutunmak için bir sebep veriyor ve ne kadar farkında olmadan da olsa sıradan bir hayata doğru adımlar atmaya başlıyor aslında.
Onu bu hale getiren katilini bulmak istediğini biliyorduk kitap bu şekilde başlıyordu ama asıl merak ettiğim şey olayın üstünden 3 yıl geçmesine, onu bulması için elinde hiç bir bilgi kırıntısı olmamasına rağmen sadece onu bulup kendi elleriyle cezasını vermek istiyor. Pekii bu üç yıl boyunca bu umuda tutunarak yaşıyorken hiç mi normal bir hayat kurmak istemedi kendine diye düşünmemek elde değil çünkü normal yaşam istiyor, hayatının her ne kadar normal olmadığının farkında olsa da bunun özlemini çekiyor içten içe, eski günlerini özlüyor ama ne yazık ki o günlere dönmesinin imkânsız olduğunu da biliyor. Onun yerinde olmayan birinin de onu anlaması çok güç olduğu kitapta anlatılan Nastya karakteri gibi birinin normal olmasını beklemek de yanlış olur sanırım çünkü o kendine hayata tutunmak için bir sebep veriyor ve ne kadar farkında olmadan da olsa sıradan bir hayata doğru adımlar atmaya başlıyor aslında.
Kitabı bitirmeye yakın oturup türünü düşündüm de dram, trajedi deseniz var. Aşk deseniz var, gizem deseniz var.
Yok yok bu kitapta.
Yok yok bu kitapta.
Nedendir bilmem ama en sevdiğim karakter Clay oldu :) En nefret ettiğim ise tabii ki Adrian idi. Her kitapta biraz dram vardır belki ama böylesini de ilk defa okudum sanırım. ( bunun pek dram türündeki kitapları okumayışım ile ilgisi olabilir ) Bu çocuğun yaptığı şeyler... İnsanın aklı mantığı kabul etmiyor etmemeli de! Özür diledi ya Emilia'den ben onun yerine çıldırdım kızın hayatını kaydırdıktan sonra bir özür ile kurtulamazdı bu işin içinden. Ama en kötüsü de ne biliyor musunuz hani benim kabul edemediğim en azından Adrian bunca şeyi yaptıktan sonra ailesi onu ele vermiyor ve yardım ediyorlar iyileşmesi için o çocuk kendini affediyor tüm yaptıklarına rağmen normal bir yaşantısı kuruyor, resim yeteneğini geliştiriyor, artık yarınına bakıyor ama Emilia bunları yapamıyor...
Ne acı.
Josh’a gelecek olursam onun o takıldığı kız arkadaşından nefret ettim nefret 😡 Her taraftan en olmadık zamanlarda çıkıveriyor o anı öyle güzel bozuyor li insan yok artık diyor olamaz bu kadarı da ama oluyor en olmadık zamanda Josh’a geliyor ve Josh onu hep kabul ediyor 😑 Neden Josh? Bu tavırlarına ne kadar uyuz olduğumu biliyor musun Josh? Hani o senin Günışığındı Josh?!
Uyuz Josh, sinir Josh.
Ama en sonunda da kızı kapan Josh.
Şanslı Josh!
Ne acı.
Josh’a gelecek olursam onun o takıldığı kız arkadaşından nefret ettim nefret 😡 Her taraftan en olmadık zamanlarda çıkıveriyor o anı öyle güzel bozuyor li insan yok artık diyor olamaz bu kadarı da ama oluyor en olmadık zamanda Josh’a geliyor ve Josh onu hep kabul ediyor 😑 Neden Josh? Bu tavırlarına ne kadar uyuz olduğumu biliyor musun Josh? Hani o senin Günışığındı Josh?!
Uyuz Josh, sinir Josh.
Ama en sonunda da kızı kapan Josh.
Şanslı Josh!
Josh'ın da yazık diyebileceğimiz bir hikâyesi var fakat yukarıda saydığım tüm şeylere rağmen Josh sevmediğim bir karakter değildi. O ikisinin birlikte olması gerektiğini başından beri istiyordum. Emilia ve Josh birbirinin halinden anlayabilecek insanlar olduğu için belki başta böyle düşünüyordum ama sonra anladım ki bu ikisi gerçekten birbirini seviyor ( her ne kadar Emilia öyle demese de bir süre ).
Nastya ile Josh’ın çok güzel bir birlikteliği vardı taa ki Günışığı bunu bozana kadar neden bunu yaptığını anlamak istemiyorum bile 😩 gerçi sonradan çok pişman oldu ikisi de ya neyse biz sonuca bakalım mutlu oldular mı? Oldular. 😊
Nastya'nın giydiği kıyafetler, tuvalette saklanması, Josh'ın bir güç kalkanının olması, insanların onları görmezden gelmeleri, başta bana tuhaf geliyordu. Sonra sayfalar ilerledikçe bu tip şeyleri sorun etmemeyi öğrendim ve asıl konuya odaklandım; Günışığının neler sakladığına...
Olaylar benim istediğim gibi hızlı çözülmedi ama beklediğim gibi oldu beklediğim yerde Adrian çıkıverdi. Ve herkes her şeyi öğrendi. Müneccim miyim neyim 😂 Ve teşekkür kısmını benim gibi okuyan var mıdır bilmiyorum ama o kısımda kitap blogcularına dair bir şey görünce çok mutlu oluyorum o yazarlar gönlümün baş köşesine oturuveriyorlar. Teşekkürler Kadja! şey bittikten sonra yani Emilia'nin tekrar herkesle konuşmasına çok sevindim çünkü hep aklında kelimelerin oluşunun ve cevap vermediği için de buna dayanamayacak seviyeye geldiğinden bahsediyordu. Sonra artık o siyah giysilerini giymeyeceği için sevindim aslında kitabı okuyanlar olarak eskiye yani eski hayatına, huzuruna kavuşmayı seçip, kendinden nefret etmeyi bırakmasına sevindik çünkü onun mutlu sonu buydu. Böyle olmalıydı.
Kitabı çok sevdiğimi daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ben çok sevdim. Siz de sevin! ne diyeyim? 😊 🙆
Puanlama : 5 / 5
Kitabı çok sevdiğimi daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ben çok sevdim. Siz de sevin! ne diyeyim? 😊 🙆
Puanlama : 5 / 5
0 yorum